Kayıtlar

Eylül, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

SİZE KENDİMDEN DEĞİL NE DÜŞÜNDÜĞÜMDEN DEĞİL NE HİSSETTİĞİMDEN BAHSEDEYİM...

Çok üzgünüm. Çok mutsuzum. O kadar kötüyüm ki iyileşemiyorum. Kim demişti hatırlayamıyorum ama: " Ben hasta değilim kırık döküğüm aynı şey değil anlıyor musunuz?" tam olarak böyle hissediyorum. Sadece ağlamak istiyorum. O kadar kimsesiz ve evsiz hissediyorum ki o kadar kendime üzülüyorum ki dışardan biri gibi kendime bakıp kendime daha çok üzülüyorum. Gidecek yerim yok bu ne demek anlıyor musunuz? Kalmak istemediğim bir yerde beni asla anlamayan ve maddi yük olarak görüldüğüm bir yerde her an gitmesi beklenen bir misafir gibi yaşıyorum. Kendimi iyileştirecek bir alanım bile yok her gün kanaya kanaya yatıyor ve sabah ölmediğim için uyanıyorum. Bu kadar kıymetli biriyken nasıl bu kadar acınası hissedebiliyorum anlayamıyorum. O kadar üzgünüm ki nasıl anlatsam hıçkıra hıçkıra ağlayıp haykırsam bile anlamayacaklarmış gibi geliyor. Herkesin gidecek bir yeri olmalı değil mi sizce de ? Benim yok düşünsenize gidecek hiçbir yerim yok... Bir insan nasıl bu kadar yalnız olabilir? Düşünüy

SİZE KENDİMDEN BAHSEDEYİM PART 4

 Bir gün arayla gidiyoruz ama soğuk algınlığım bu duruma geçerli bir sebeptir diye umuyorum. Bugün nahoş konulardan uzak AŞK ve  Sevgiden bahsedelim diyorum ne dersiniz? Benim gibi aşk içinde olan her şeye hayran duygusal biri ne diyor bu konulara hadi bir bakalım... Öncelikle çoğu sevginin karşılıklı olduğunu düşünüyorum bunda bir sakınca yok elbette ancak konu Aşk olunca karşılık beklemek alınamazsa hüsran yaratıyor. Dolu dolu seviyorken onun için her şeyi düşünürken çok sevdiğini söyleyip hiçbir şey yapmaması en önemli şeyleri unutması bir süre sonra hayal kırıklığı ve ardından da mutsuzluk getirecektir. İletişimin çok önemli olmasının sebebi bu; birbirinizden ne beklediğinizi ne istediğinizi açık yüreklilikle ifade ederseniz karşılıklı anlayış doğrultusunda aşılamayacak bir şey olduğunu düşünmüyorum. Aslında direk konuya girdim bilimsel açıklamalar ne der bilmem ama öncelikle aşk gerçek bir tanım ve sevgi yanında gelerek kalıcılığı sağlayan bir temel. Her şeyin başı güven desek de

SİZE KENDİMDEN BAHSEDEYİM PART 3

 Soğuk algınlığına bağlı bir gün ara versekte fikirlerimi paylaşıp size kendimi tanıtmaya devam edeyim: İşçi İşveren konusunda tamamız sanırsam. Bu konunun da etkilendiği saygı ve sevgiden devam edelim o halde; bize fikirleri fark etmeksizin herkese saygı duymamız gerektiğini ancak herkesi sevmememizin zorunlu olmadığını öğrettiler. Bu cümle nerede kurulsa çok gerilirdim. En son konuştuğumuzdan konudan örnek vermek gerekirse sizi köleleştiren iş hayatındaki herhangi birine saygı duymanız ne derece mümkün? Orda kalma sebebiniz sadece ihtiyaçtan ve dürüst olalım ki ihtiyacınız olmasa bir dakika bile durmazsınız orda. Saygı duymuyor sadece itaat ediyorsunuz size söyleneni yapmanız saygı belirtisi değil ya da hitap şeklinizin bey ya da bayan olması da durumu değiştirmiyor. Saygı terimlerini kullanıp seslenirken içinizden küfür de edebilirsiniz. Bu biraz iki yüzlülük oluyor ancak ihtiyacının olması ne demek bilirim tabiki eleştirmeyeceğim. ( bu seferlik :) )Asıl konuya gelirsek Saçma! Böyle

SİZE KENDİMDEN BAHSEDEYİM PART 2

 Kahveler içildiyse ya da hazırlanıp alındıysa kariyer yolundaki fikirlerimi beyan etmeye başlıyorum: İşveren diye nitelendirilenlerden mi başlayayım yoksa çalışma arkadaşı ekip üyesi tarzı tanımlardan mı?  İşverenden başlayalım; bu şahıslar (bahsedeceklerim genellemeler dahilinde benim patronum böyle değil diyenler sakinleşsin tabiki de herkes aynı olamaz) iş tanımınız ve iş tanımınız dışında yapabileceklerinizi düşündükleri her işi size yıkan sömürgeci tipler. Gerekli pozisyonlara nitelikli insanları atamaktansa az personelle her işi halletmeye çalışan ve sürekli gelirleriyle alakalı şikayet edenler. Yani küfredesi geliyor insanın ama burda derin bir nefes alıp sakinleşiyor ve saygımızı koruyoruz :) Kendimden hemen küçük bir örnek veriyorum: Ben uygulamalı olarak mesleği öğrenen bir ön muhasebeciyim. Yeri geliyor çay kahveci yeri geliyor temizlikçi ve yeri geliyor asistan oluyorum. Bonus olarak aşçı olmamı isteyen biri de olmuştu ama tabikide kabul etmedim. Geri kalanları kabul ettiğ

SİZE KENDİMDEN BAHSEDEYİM PART 1

 Merhaba ben Canan Alsancak noktalama işaretlerine takılmadan direk dümdüz yazacağım aynı şu anda kitap yazmaya karar verdiğim ve anlatmak istediğim şeyleri dümdüz katıksız anlatacağım gibi. 18 yaşından beri edebiyat okumak isteyen edebiyat ve sanat aşığı bir kadınım. Bana zengin olunca ne yapmak istiyorsun diye sorduklarında Pegasus'u ( yayınevi olan Pegasus) satın almak istiyorum derdim. İnsanlar genelde dalga geçer tarzda şakalar yaparlarlardı bu cevabıma. Meslek olarak her zaman edebiyatın bir dalında olmak istedim. Yazar olamazsam editör editör olamazsam yayınevinde çalışan herhangi bir işi yapan çalışan. Defalarca İstanbuldaki yayınevlerine gidip kapılarında yatıp beni işe alsınlar diye yalvarmayı bile düşündüm ama bilin bakalım kimin bunu yapacak parası yok? Fakir bir ailede büyüdüğümü söylememe gerek yoktur diye umuyorum çünkü hayat hikayemde anlatmak istediğim maddi durumum değil kişisel fikirlerim ve hayata bakış açım. Bu arada şimdi düşününce hiçbir yayınevinin kapısında