Kayıtlar

Kasım, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Ölebilme İhtimali

Resim
Hayat güldüğümüz ve ağladığımız anlardan ibaret... Geriye dönüp baktığımızda ya çok üzüldüğümüzü ya da çok sevindiğimizi görürüz. Mutluluk ve acı aynı bu resimdeki gibi her zaman iç içedir. Yaşıyoruz. Kaç yaşındasınız? Yaşınız kadar sene yaşadınız ve hala nefes alıyorsunuz. Şu an bu satırları okurken hala hayatta olacaksınız. Peki ya yarın ölecek olsaydınız? Ben eminim ki insanlar bir gün zamansızca, bir an da yok olacaklarını hatırlayabilseler asla şu an davrandıkları gibi davranmazlar. Dün neden kızdın o çocuğa? Annen de her an ölebilir "Özür Dilerim" diyemediğin için o kadınla tartışmanın vicdan azabını sen de ölene dek çekeceksin. Arkadaşına o çok istediği hediyeyi maddi durumun müsaitse al hadi, kalk ve hazırlan kardeşini yemeğe çıkar... Ve aşk... Aşk'ın duygusu ölümsüz olsa da bizler ölümsüz değiliz. Neden hoşlandığın kadına veya adama bunu itiraf etmedin? Bir kahve içmeyi teklif edebilirsin bugün varsın ama yarın olmayabilirsin... Sürekli bir ko

Eksik, Eksilen , Eskimeyen...

Resim
Hani bazen olur  ya yolda yürürsünüz, bir kafede arkadaşlarınızla kahve içersiniz, yağmur yağıyordur siz laptop kucağınızda dizi izliyorsunuzdur; bir şey eksiktir yine de. Tanımlayamadığınız, sesli olarak kelimelere dökemediğiniz, sizi huzursuz eden. Nedir o eksik şey? Aşık olduğunuz mu yanınızda değil? En yakınınız mı vefat etti? Kardeşinizi aylardır görmüyor musunuz? Hayır hayır bunlardan hiçbiri değil öyle değil mi? Yaşadığınız dünyada sizi anormal hissettiren bir türlü ruhunuzda doygunluğa izin vermeyen bir eksiklik bu. Kimisi adını yalnızlık koymuş. Yalnız da değilseniz vay halinize... Zaman hızla keyfinizden yoksun bir şekilde akıyorsa peki? Her zaman ki eylemleriniz size sıkıcı ve anlamsız gelmeye başladıysa? Yatağınızda tek başına uyuyamıyor musunuz? Evet bu muhtemelen sevdiğinizin eksikliği. Her şeyi çiftten teke düşürmek ilkte özgürlük gibi gelse de ne kadar da acı veriyor öyle değil mi? Çalan her şarkı mı aşk dolu olur! Herkesin mi sevgilisi mi var! Neden herkes el el

Yardım Edin!

Resim
Yaşadığımız dünyayla enerjim uymuyordu. Bir şeyler yanlıştı bir şeyler eksikti. Sürekli zorlanarak nefes alıyordum. Evren bana bir şeyler anlatmaya çalışıyorsa anlamıyordum! Ders vermeye çalışıyorsa eğer o dersi hiç alamıyordum. Yaşamak, nefes almak ne zaman, nasıl bu kadar zorlaşabildi? Gözlerim sürekli dolu dolu... Her şeyi bırakıp koşarak kaçmak istiyorum her şeyden. İyi olan her şey günler geçtikçe geçiyordu, azalıyordu. Her gün biraz daha eksilirken nasıl yaşamam gerektiğini kestiremiyordum. Bencilliğimle yaşamayı seven ben bir şey olsa da ömrüm bitse diye düşünür oldum. Ne zaman bu kadar anlamsızlaştık? Ne zaman yaşamak istemekten her gün biraz daha vazgeçer oldum?  Akli dengem fazlasıyla dengesiz. İrademi yitirmekten korkuyorum. Yapmak istediğim binlerce şey varken onlara sahip olamamak ve olsam da hala isteyecek miyim diye düşünmek... Bitmeyen bir sorgu. Her şeyi gereklilikten yapıyorum. Keyif almak ne demekti? İçten kahkahalarca gülmek ne demekti? Nefes alabilmek,

Korkma İnsancık Korkma

Resim
            Turgut Özakman o muhteşem romanında daha çocukken küçük bir insancıkken yaptıklarımız yadırgansa dahi bize korkmamayı öğretti. Ne kadar da masumdu insanoğlu bir zamanlar. Ne kadar da temiz. Sonra bize masum sandığımız o güzel sarılmaların, öpüşmelerin farklı anlamlara gelebileceğini öğrettiler. Korktuk... Kimimiz de baş kaldırdık. Baş kaldıranlarımız o farklı anlamları hak ettiği değere kavuşturarak aşık oldular. Korkanlarımız da yalnızlığın asilliğini keşfedip yerlerinde sayıkladılar. Evet yalnızlık asildi ama üzerdi çoğu zaman. Biz kendimize yeteriz yalanını her gün sayıkladık kendimiz de inanabilmek için. Peki yettik mi?              Zaman istediklerimize ya kavuşamazsak korkusuyla ilerlerken, bizi biz yapan isimlerimizin bile anlamını kaybettik. Kayboluyoruz. Hem de dünyada tek bir iz bile bırakamadan...

Başımız Sağ Olsun

Resim
Anlamanın uzağındayız... Uzaklık hiç bu kadar net olmamıştı. Senelerce anlaşılma umuduyla geçen boşa vaktimin uyanışındayım. Anlaşılamamış olmak hayal kırıklıklarımdan azalan kendime bir azalmışlık daha ekledi. Şaşkınlık duygusunu yitirmiş durumdayım. Her gün biraz daha azalıyorum. Habersizce ciddiye bile alınmadan; çoğu zaman duyulmadan... Diyorum ki; yazsam neye  yarayacak? Kendim kendimi anlattıktan sonra beni anlamış olmayacaklar ki. Bu satırlar var olmadan anlaşılmış olmam lazımdı. Her satırımda, her kelimemde anlaşılma ihtimalimi öldürüyorum. İnsanlığın tanımı; "Hayal kırıklığı." Acının tanımı ise; acının kelimelere dökebileceğimiz bir tanımı olduğunu sanmıyorum. Atilla İlhan'ın dediği gibi: " Demirler eriyor hırsımdan ." benimkisi öyle bir acı. Sığınacak kimseyi aramıyorum. Her biri bir öncekinin daha mürekkebi az bir kopyası sanki. O derece insanlıktan özgünlükten uzağız. Tutunamayanlar da Selim'in intiharı gibi bir son mu olmalı illa? Bu düz