Yaşamak

 " Eğer yaşamak kelimesinin manası her şeyden mahrum olmak ve ıstırap çekmekse, her an küçülmek ve bunu nefsinde her lahza  duymaksa, bir türlü aşamayacağı çemberin içinde durmadan çırpınmaksa, şüphesiz ben de benimkiler de en derin şekilde yaşıyorduk." (Saatleri ayarlama enstitüsü)

Bazen bir alıntı anlatmak istediğim her şeyi anlatıyormuş gibi hissediyorum. Özleştik sanki öyle değil mi? Yazmadan geçirdiğim günler mutlaka okuduğum kitaptan aktarmak istediğim bir alıntı oluyor ancak acıklıysa vazgeçiyorum. Sürekli ruh halimiz hüzünlü olursa yada yorgunum mutsuzum canım sıkkın lafları ağzımızdan düşmezse gerçekten de bir süre sonra acı bizi ele geçirir. Aslında hüngür hüngür ağlayabilirsiniz tabi okurken ancak ben yaşamıma böylesine ağır bir hüznü çekmek istemiyorum. Sonuç olarak buradayım ve yazmayı özledim. 

Şikayet edilesi huysuz bir ruh halindeyim. Aslında harika bir telefonla uyandım gece bebek gibi de uyumuşum ama işime karışılmasından yada yapmam gereken şeyi bana iyilik olsun diye yapmış kişinin işi çirişlemesinden sonra da arkasından tekrar kontrol etmekten hoşlanmıyorum. Bu iyilik olmuyor.  Bu sadece beni strese sokup yormak oluyor. Gergin ve mutsuz hissediyorum. Yeni koşu ayakkabım geldi bu ayakkabının hatrına koşu mesafemi eskisi gibi 10 kilometreye tamamlamak istiyorum. Bu ayakkabı firmaya iade ettiğim ayakkabının bir üstü. Şu an en iyi modellerinden biri. Bu modelin su geçirmez olanını da yapmalarını canı gönülden istiyorum. Dün koşuya çıktığım için ayakkabıyı yarın hayırlamayı planlıyorum. Koşmadığım zamanlar kendimi ne kadar kötü hissettiğimi nasıl ifade edeceğimi bile bilmiyorum. Sanki kafese kapatılmış gibi. Uçabilme yetim elimden zorla alınmış gibi. Üzerimi bir ton ağırlıkla örtmüşler gibi. Geçen yıl bu zamanlarda 5 ocak maratonuna hazırlanıyordum. Şimdi hatırlıyorum da o zamanda ayaklarım bu kadar çok ağırıyordu. Devam edersem geçeceğine eminim sadece çabalamayı bırakmamam gerekiyor. Yeni yıla girerken tekrardan 10 km koşabiliyor olmak açıkçası bayağı havalı olur. 

Geçtiğimiz günlerde çok sevdiğim bir dostumun yanına gittim. Kocasının ona yardımcı olacak, ortağı olmadığı günlerde yerine bakabilecek birine ihtiyacı var. Evim yakın olsaydı ara sıra benden yardım isteyebileceğinden ve bu durumun güzel olabileceğinden bahsetti. Güvenebileceği kasadan hırsızlık yapmayacak birinin olması tabiki de onun açısından güzel olurdu. Ancak evim yakın olsaydı da çalışmak istemezdim orda. Yapmak istediğim iş temiz bir ortamda masa başı kendi okuduğum mesleği icra etmek. Kendi açtığım dükkanın sahibi olmak ya da. Keyifle çok para kazanmak isterim. Kıt kanaat zor koşullarda bana yetmeyecek bir parayı kazanmak istemem. Bu şartlardan geçmeseydim belki buna tamah eder olurdum. Ama artık içimden asla gelmiyor. Hak etmediğim koşullarda hak etmediğim parayı kazanmak için sersefil olmak istemiyorum. Bana bu artık mantıklı gelmiyor. Kendime işkence edip saygısızlık yapıyormuşum gibi geliyor. En aşağıdan başlamazsak yukarı çıkamayız yükselemeyiz düşüncesiyle yetiştirildiğimiz için belki de kendimi zamanında bu kadar ezdirdim. Hep beni hak etmeyen yerlerde istemediğim koşullarda çalıştım. Şimdi düşünüyorum da ne gerek vardı? O kazandığım para beni ihya mı etti?  Etmedi. Cahilliğim düşüncesizliğim beni sadece açıktan okuyacak kadar ileriye götürdü. Çok para kazanmadım ama kendimi sıkıştırıp yabancı dil kursuna da yazılmadım. Bu hayatta yapmak istediğim şeylerden biri kesinlikle dil öğrenmek. Çirkinimle yabancı ülkelere seyahat ettiğimizde birimizin iletişim kurabilmesi adres sorabilmesi yemeği sipariş verebilmesi bence harika olur. Sağlıklı olduktan sonra yapamayacağımız şey yok öyle değil mi hala hiçbir şey için geç değil. Kendinize güzel bakın bye.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Daha iyiyim

Temmuza Girerken

Değiştim mi Eksildim mi?