Kayıtlar

Uzun Zaman Sonra Merhaba

Uzun bir ara verdiğimin farkındayım. Mutsuzluğumu yeteri kadar ifade ettikten sonra daha da mutsuz olduğum için bu sefer kelimelere dökemedim ve yazmaya ara verdim. 30 yaşımda basılmış olacak ilk kitabımı yapamamış olmanın utancı da vardı içimde.  20li yaşımın ikinci yarısı zamansız bir aşkla başladı ve son 5 yıldır da beni sürekli uçuruma sürükledi. İlişkimde o kadar üzüldüm o kadar eksildim ki  şimdi dönüp baktığımda bu duruma dur dememin bu kadar uzun sürmesine kızıyorum. Yaşadığım aşk o kadar kusurluydu ki anlatmaktan utandığımı fark ettim. İçten içe aşkın bu kadar kaba bu kadar yaralayıcı olmadığını biliyordum çünkü. Şimdi dürüstlükle bahsedebilir ve basılmasını istediğim kitabıma son olarak yazabilirim. Doğru tabir etmek gerekirse pamuk gibi başladı. Yumuşacık, sıcacık ve güvende hissettiriyordu. Baktığınız her yerde ihtiyacınız olan her yerde sizi seven birinin olması nasıl iyi hissettirmez ki? Kendimi çok değerli hissediyordum etrafımda oluşunun verdiği mutluluk işe gi...

Hiçbir yere ait olamama

Şimdi size hiçbir yere ait hissetmeyen travmatik bir çocukluğa sahip genç bir kadının hayatını anlatacağım. Bu dramın yazacağım kelimelerden ibaret olmasını çok isterdim ama malesef ki gerçek ve bu gerçeklik benim hayatım...  Ben yıllardır çok uzun yıllardır kitap yazmak istiyordum ancak ne anlatacağımı yaratamıyordum Çünkü asıl istediğim fantastik roman yazmaktı. Ben hala sırtımdan kanatlarımın çıkma ihtimaline inanan kocaman bir kadınım. Mitolojiye inanıyorum ve bence de Atlantis bir zamanlar vardı ve suya gömüldü yaşayan olma ihtimali bile olabilir. Size mavi tenli melezlerin düşmüş meleklerin sihirli madolyana sahip insanların hayali gerçek olan hayalcilerin olduğu bir romanı yazanın ben olmasını çok isterdim ama içimdeki karanlık yeni bir yaratıma izin vermedi bende belki bu karanlığı paylaşırsam azalır ve hissettiğim anormallik kalkar diye düşündüm yani en azından öyle umuyorum Travmatik çocukluk çok saçma bulabileceğiniz bir şekilde daha doğrusu benim için doğru bulmadığım h...

düşüncelerimi netleştirme

öncelikle beni sürekli manipüle etmeye çalışmandan ve yönlendirmenden hoşlanmıyorum. benim yeni deneyimlediğim şeyleri sen benden çok önce deneyimlemiş olabilirsin  ama ben itaatkar biri değilim seninde olmadığın gibi ve ben kendim deneyimlemeden senin söylemelerinle ikna olacak biri değilim öncelikle bunu kabul etmelisin. Beni sürekli eleştiriyorsun ve eleştirilerini hakarete dönüştürüp çirkinleşiyorsun bana hakaret etmen benim zoruma gitmiyor senin söylediklerinin hiçbirini kendime yakıştırmıyorum çünkü sadece beni rahatsız etmiş oluyorsun bunları söyleyecek kadar küçüldüğün için. herkesleşiyorsun.  beni kendine mahkum etmeye çalışıyorsun senden vazgeçemeyim diye ama ben mahkum olacak biri değilim ben yanında mahkum değilim gönüllüyüm. Beni bu kadar kısıtlayacağına gerçekten benim iyiliğimi düşünüyorsan yaptığım şeyleri benimle yap benim yanımda ol. O zaman kısıtlamadan beni uyarabilmiş olursun.  Öfkeni kontrol edememeye başladın ve bu aşırı rahatsız ediyor. Gerçekten a...

Ne zaman ya da ne kadar YETERLİ olur?

 Bir insana ne kadar çabaladıktan sonra çabasının yeterli olduğunu söyleriz? Kaç yaşına kadar yada kaç yıl çabasından sonra bu kadarı yeterli deriz? İnsanın ömrü çabalamakla geçiyor biliyorum ama aynı şey için çabalarken bunun bir yeteri olması gerekmiyor mu? Mesela ben meslek sahibi olmak için 11 yıldır çabalıyorum ne kadar sonra biri bana tamam yeterli sen elinden geleni yaptın diyecek? Elime ne geçtikten sonra yada neyden sonra kendime ait bir yuvam olacak? Fazlalık gibi görülmediğim bana ait bir yer... Canım sıkılınca bomboş oturabileceğim bağıra çağıra ağlayabileceğim canımın istediği saatte istediği şeyi yapabileceğim benim kurallarımın geçtiği özgür bir yer.... Maddi özgürlüğümü kazanmak istiyorum... Ailemden uzaklaşmak için bana sadece para lazım. Bana asla anne baba gibi davranmayan maddi yük olarak gören ailemden.... 

İçim buz gibi...

 Yazım kurallarına uyulmayan metin gibiyim. Olması gereken her şeyin olmadığı hayatımda nasıl hissettiğimi tanımlamakta güçlük çekiyorum. yaşanılanları sindiremeyince içimde kocaman bir doluluk hissi oluyor kimi zaman da kusasım geliyor. Bıkkınlık vücuduma da yansıyor koşarken daha sabırsız ve daha güçsüzüm hızlanmaya çalıştıkça yer çekimine yenik düşüyor bacaklarım. Olsun diyorum bunlar da geçecek neler geçmedi ki? sahi neler geçmedi içimde? affedip boşverdiklerimin tekrarını yaşayınca içim soğudu buz gibiyim artık. Hatalarından ders çıkarmayanlara hayretle bakıyorum. karşılıksız sevgisini desteğini vermeyenlere ve beni sürekli maddi bir yük gibi görenlere önce tiksintiyle baktım sonra içimin buzullarına attım onları. onlar da orada donacaklar benim donmama göz yumdukları gibi bende onlara gözlerimi kapatacağım. bu geçmeyen bitmek bilmeyen bir döngü... dün yaşadığım yere sevdiğim adam bataklık dedi. sinirlenince her zaman olmadık laflar alır ağzına ama bu sefer sorun şu ki bu söyl...

Anlık farkındalık

 Önce ona neden onun istediği gibi destek olamadığımı neden bencilliğimi bırakamadığımı anladım. Çünkü istenmedik koşullar sebebiyle beni yalnız bırakmaya başladıktan sonra iyileşmek için ona her ulaşamadığımda hayatta kalmak için gardımı takınıp kendimi ön plana attım ki zarar görmeyeyim. Derbeder olmayayım yalnızlığımın içinde boğulmayayım. Daha sonra onun hastayken eve giderken benim neden ona gittiğimi anladım. Çünkü benim gidecek ondan başka evim yoktu. Beni üzse bile yine ona gitmek istedim her seferinde. Ama ne yazık ki o beni evsiz bıraktı... 29 yaşında hala anlıyorum ki ben travmalarından yalnızlığından güven sorunlarından ve içindeki acısından kurtulamayan kocaman bir kadınım. Ve yine anladım ki o kötü olduğu için artık beni asla anlamıyor zaten iyi olmayan biri beni nasıl iyi edebilir ki? Ve yine anlıyorum ki bende onu iyi edecek kadar iyi değilim. Güneşim bulutların içinde kaybolup gitti ve daha önümüz kış daha bahara çok var.... 

SİZE KENDİMDEN DEĞİL NE DÜŞÜNDÜĞÜMDEN DEĞİL NE HİSSETTİĞİMDEN BAHSEDEYİM...

Çok üzgünüm. Çok mutsuzum. O kadar kötüyüm ki iyileşemiyorum. Kim demişti hatırlayamıyorum ama: " Ben hasta değilim kırık döküğüm aynı şey değil anlıyor musunuz?" tam olarak böyle hissediyorum. Sadece ağlamak istiyorum. O kadar kimsesiz ve evsiz hissediyorum ki o kadar kendime üzülüyorum ki dışardan biri gibi kendime bakıp kendime daha çok üzülüyorum. Gidecek yerim yok bu ne demek anlıyor musunuz? Kalmak istemediğim bir yerde beni asla anlamayan ve maddi yük olarak görüldüğüm bir yerde her an gitmesi beklenen bir misafir gibi yaşıyorum. Kendimi iyileştirecek bir alanım bile yok her gün kanaya kanaya yatıyor ve sabah ölmediğim için uyanıyorum. Bu kadar kıymetli biriyken nasıl bu kadar acınası hissedebiliyorum anlayamıyorum. O kadar üzgünüm ki nasıl anlatsam hıçkıra hıçkıra ağlayıp haykırsam bile anlamayacaklarmış gibi geliyor. Herkesin gidecek bir yeri olmalı değil mi sizce de ? Benim yok düşünsenize gidecek hiçbir yerim yok... Bir insan nasıl bu kadar yalnız olabilir? Düşünüy...